"Düşündüm de, insan kendi yaşamının yağmurlarında ıslanma fırsatını kaçırmamalı." -Charles Bukowski-

18 Haziran 2016 Cumartesi

Romeo ve Juliet'in Şehri :" VERONA"


"Juliet'e Mektuplar" filminde görüp aşık olduğum şehir Veronadaydık. Aralık ayının ortasıydı. Milano'da kar ve buz gibi hava bizi karşılamıştı. Burada ise hava güneşliydi, insanlar meydandaki cafelerde güzel havanın tadını çıkarıyordu.



Ben hala hayal mi görüyorum diye düşünüyordum. Çünkü Verona'da olduğuma inanamıyordum. Juliet ve Romeo'nun şehri. Tesadüfen izlediğim filmde görüp hayran kaldığım şehir...  Havası mis gibi aşk ve şiir kokuyordu. Şehri gezmek için çok heyecanlıydım.

Sabah parkta yaptığımız peynirli, zeytinli kahvaltının ardından  -maddi durumumuz anca buna yetmişti :)- haritadan gidebileceğimiz yerlere bakıyorduk. Bence bir  şehri keşfetmenin en güzel yanı saatlerce yürümek.  Yoruluyordunuz belki ama değiyordu. Biraz yürüdükten sonra meydanda Arena Di Romano'yu gördük. Arena Klasik Roma döneminden kalma, büyüleyici bir yapı. Yaz aylarında çeşitli tiyatro ve opera dinletilerine ev sahipliği yapıyor. Yıllar evvel kim bilir hangi gösterilere,  aşklara konu olmuştur. Merdivenlerden en tepeye çıktığınızda şehrin rengarenk evlerini, insan seslerine karışmış sokaklarını görebiliyorsunuz.

 Bol bol fotoğraf çektikten sonra Arenadan çıktık ve kendimizi yine sokaklarda bulduk. Tatlı mı tatlı, at arabalarının da geçtiği küçük bir köprüdeydik. Manzara karşısında  büyülenmiştim. Verona hayal ettiğimden de güzel bir şehirdi. İtalya'nın ikinci büyük nehri olan Adige nehri karşımdaydı. Tarihte birçok savaşa tanıklık etmiş olan nehir sessizce akıp gidiyordu. Verona'nın kalbiydi. Geçmişte acılar çekse de, kırılsa da  yaşamaya devam etmişti. Dakikalarca nehri izledik. Ayrılmak istemiyorduk köprüden.  Ama çok vaktimiz yoktu. Gitmeliydik.

Castelvecchio müzesine geldik sonra. Müzede genellikle 14. yy.dan kalma heykeller, resimler, minyatürler ve silahlar vardı. İnsan bir tuhaf hissediyor doğrusu. Geçmişi, yıllar önce yaşanılanları merak ediyor, hayalinde canlandırıyor. Kendimi bu çağa pek ait hissetmediğimdendir belki, geçmiş hep ilgimi çekmiştir. Woody Allen'ın yönetmenliğini yaptığı "Pariste Bir Gece Yarısı" filmini de çok sevmiştim bu yüzden. Filmin kahramanı da geçmiş dönemde yaşamak istiyordu.

Müzeden çıktığımızda karnımızın baya acıktığını fark etmiştik. Erbe Meydanı'nda yürürken burnumuza küçük ama tatlı bir dükkandan mis gibi pizza kokuları gelmişti. Dükkanın içinde devasa büyüklükte çeşit çeşit pizzalar vardı. Hangi pizzaları yiyeceğimize karar verdikten sonra yorgun ama mutlu bir şekilde pizzalarımızı beklemeye koyulduk. Pizzalar o kadar lezzetliydi ki Roma'da bile böyle lezzetli pizzalar yememiştik.


Erbe Meydanı ışıl ışıldı. Noel de yaklaştığından her yer süslenmişti. Meydanın ortasında kocaman bir çam ağacı vardı. Hediyelik eşya satanlar, turistler, kahve içenler... herkes buradaydı sanki. Meydanın arka sokağında Via Capolla 'da ise daha büyük bir kalabalık vardı. Biraz yürüdükten sonra  Juliet'in evine gelmiştik. İtalyanca adıyla La Casa Di Giulietta'ya . Juliet'in Romeo'ya seslendiği meşhur balkonda turistler sırayla fotoğraf çektiriyordu. Bahçede Juliet'in bir de heykeli bulunuyordu. Heykelin sağ göğsünü ellemenin de uğur getireceğine inanılıyor. :)  Evin duvarı ise ziyaretçilerin aşk sözcükleriyle dolu. Duvarda boş yer kalmamıştı. Ne de olsa Verona aşk şehri tabi. 

Ne diyor Juliet :

-"Gel, ey sevecen, kara kaşlı gece. Bana Romeo’mu ver. Öldüğümde, al da küçük yıldızlara böl onu. Onlar göğü öyle bir süsleyecektir ki. Bütün dünya gönül verip geceye, tapmayacaktır artık muhteşem güneşe."



Juliet'in evinden çıkıp, son durağımız olan Teatro Romano'ya gittik. M.Ö 1.yy.dan kalma tiyatronun enfes manzarası karşısında bir kez daha büyülenmiştik. Adige nehri yine tüm ihtişamıyla bize bakıyordu. Yaz aylarında olsaydık burada bir konser izleme şansımız da olurdu belki. Vakit nasıl geçti anlamadık. Verona'ya veda etmenin vakti gelmişti. Bir sürü güzel anı biriktirmiş olmanın keyfiyle tren istasyonuna gitmiştik. Umarım yolumuz bir daha kesişir büyüleyici şehir Verona :)

16 Haziran 2016 Perşembe

Kimseler Görmedi Ömür Hanım...


"Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşımaktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sürünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim değil mi? Kim ne diyebilir ki? Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim."