Zaragoza'da yaşarken, özellikle öğleden sonralarını iple çekerdim.
Bir güzel giyinir, süslenir, İspanyolca kitaplarımı da alır o çok sevdiğim
kafeye giderdim. Genellikle aynı masaya otururdum. Kafe mis gibi kahve ve tatlı
kokardı. Bazen canım çekerdi kakaolu kek yerdim. Sütlü kahvemi de söyler (
artık ben söylemeden anlıyor ve un cafe con leche? diyorlardı.) sandalyeme
kurulurdum. Yalnızlığı orada daha çok sevdim . Yaşadığım anın tadını
çıkarırdım. Dersleri, sınavları, aşkı, işi gücü düşünmez, İspanyolca şarkılar
dinler hayaller kurardım . Kafeye girip çıkanları izler, konuşmalarını anlamaya çalışırdım. Hemen iki masa önümde Araplar olurdu. Bazen yüksek sesle konuşurlardı
ama o bile rahatsız etmezdi beni. Ne zaman
gitsem oradalardı. Yaklaşık 5-6 kişiydiler. Çalışmıyorlardı heralde. Bir tanesi
her gün aynı yerinde şarabını içerdi. Bazen yan gözle okuduğum kitaplara
bakarlardı. Onlar da bu kız neden hep burada. Ne okuyor acaba
demişlerdir büyük ihtimalle. Çünkü en son bir tanesi gelip benimle konuşmuştu
ama iki gün sonra Türkiye'ye dönmüş, onlar için gizemli kız olmuştum. :) Neyse sözün kısası bir
kafeyi özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi. Ama ben çok özlüyorum orayı. Belki kafeyi
değil de bana yaşattığı huzuru özlüyorumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder